04 Şubat 2023 - Cumartesi

Her Derde Deva Aspirin

Merhaba sevgili Düzce Meydan takipçileri, Ben de artık bir çok farklı konularla sizinle birlikteyim. Her derde deva bir ilaç olan Aspirinle başlıyorum.

Yazar - Ahmet ÇOLAK
Okuma Süresi: 4 dk.
Ahmet ÇOLAK

Ahmet ÇOLAK

ahmetcolakdm@gmail.com -
Google News

Her Derde Deva Aspirin

Merhaba sevgili Düzce Meydan takipçileri,
Ben de artık bir çok farklı konularla sizinle birlikte olacağım. 
Bu hafta her derde deva bir ilaç olan Aspirinle başlamak istedim.

Yılların bilgi birikimi yanında çaresizlik sonucu ortaya çıkıp sahibine nobel ödülü kazandıran, ilk icadından bu güne hala daha yeni yeni faydaları keşfedilen, hemen hemen herkesin ömründe en az bir kez olsun kullandığı, adına vakıf kurulan (İnternational Aspirin Foundation) mucize ilaç Aspirin..

Aslında etken maddesinin kaynağı Eski Mezopotamya Tabletlerinde, Mısır Papiruslarında, Hipocrates’in eserlerinde doğanın hizmetkârı, söğüt ağacı yaprakları ağrı kesici ve ateş düşürücü olarak kullanılmaktaydı.

 

Fakat hem tadı çok kötü hem de ağızda yaralar çıkmasına sebep olduğu için en son tercih edilen bir ilaçtı. 1700 yılların başında ise söğüt yapraklarından Salisilik Asit ayrıştırılarak ilk temelleri atılmış oldu. Kullanıcılar ve dönemin doktorları çok iyi bir ağrı kesici ve ateş düşürücü olduğunda hem fikir olsa da,  tadının kötülüğü ,sürekli kullanımda ağız ve mide kanamalarına sebep olduğunu görünce bir süre kullanmaktan vaz geçtiler.

 

Sonraki dönemlerde bu kadim ve efsunlu ilaca çeşitli iyileştirmeler yapılsa da, nihayetinde 1897’de Felix Hoffman babasının yıllarca geçmeyen ve çözüm bulunamayan romatizma hastalığına ve buna bağlı şiddetli ağrılara çare bulabilmek için yaptığı çalışmalar sonucu, bu maddeyi tedavi amaçlı üretmeyi başardı. Salisilik Asidi, Asetil Salisilik Aside (ASA) çevirerek, yan etkilerini oldukça azaltmış, tadını kabul edilebilir hale getirmiş ve asıl bunların yanında etki mekanizması ve etki etme süresini hızlandırarak, bugün kü kullandığımız Aspirini icat etmiş oldu. Bu, efsanenin doğum yılıydı. Bu formülü ünlü alman ilaç şirketi BAYER satın alıp, adını  ASPİRİN olarak piyasaya sürdüğünde tıpta nasıl bir çığır açtığının da farkında değildi elbet.

Yıllar geçtikçe üzerinde çalışmalar artan bu ilaç 1971 yılında kanın pıhtılaşma mekanizması üzerine etkisinin keşfiyle hem sahibine nobel ödülü kazandırdı, hem de kendine bambaşka bir yol çizmiş oldu. Bu gün ağrı kesici ve ateş düşürücü özelliği dışında kanı seyreltmesi, pıhtılaşmayı geciktirmesi ile kalp hastalıkların da, romatizmal hastalıklarda, bazı kanser türlerinin önlenmesinde, gribal enfeksiyonun olumsuz etkilerini azaltmada, bazı böbrek ve bağırsak rahatsızlıklarından, diyabetin ayaklar, parmaklar ve göze olan olumsuz etkilerini azaltmaya ve daha bir çok saymakla bitmeyen faydaları ile tam bir mucize olmayı başardı. Uluslararası Aspirin vakfı tarafından üzerinde halen çalışmaları devam etmekte.

Tabi tüm faydalardan en verimli yararlanabilmek için öncelikle hekiminizden bilgi almanızı öneririm. Zira şu kesin bir gerçek ki, tıpta hastalık yoktur, hasta vardır...

 

Yani her hastalık ya da her ilaç herkes için aynı ilerlemez ve aynı sonuçları vermez.

 

Sağlıklı günler dileklerimle
 

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.