03 Aralık 2023 - Pazar

Umut

Evrenin sonsuzluğu ve o sonsuzluğun içinde bir nokta kadar bile olamayışımız insanı ürkütüyor olsa da, o karanlık resmin öte tarafında varlığını o sonsuzluğa ve bilinmezliğe borçlu olan "umut" diye bir şey vardır.

Yazar - Nurdan GÜNAL
Okuma Süresi: 4 dk.
Nurdan GÜNAL

Nurdan GÜNAL

nugunal66@hotmail.com -
Google News

 

   Evrenin sonsuzluğu ve o sonsuzluğun içinde bir nokta kadar bile olamayışımız insanı ürkütüyor olsa da,  o karanlık resmin öte tarafında varlığını o sonsuzluğa ve bilinmezliğe borçlu olan  "umut" diye bir şey  vardır. 
   Böylece, Evrenin sonsuz oluşu, insan denilen düşünen, hayal kuran canlıya "umut edebilmeği ve herşeye rağmen kendi sonsuzluğu kadar bir umudun da var olabildiğini öğretebiliyor. Böylesi bir öğreti ve farkındalık Evrene karşı olumlu bir bakış açısı kazandiriyor. Belki de çocuklara, " Beni ne kadar çok seviyorsun?" dediğimizde, kollarını açıp, "Bu kadarrr!.." demeleri gibi büyükler de kollarını açıp, "Evren kadarrrr!.." diyerek sonsuzluk, büyüklük ve derinlik kavramlarının sadece Evrende değil, sevginin içinde de var olabildiğini görebilseler. 
   Bazen doğal olarak, evimizden kendimizi dışarı atasımız gelir. " Temiz hava almaya çıkıyorum." veya "Kafamı dağıtmaya çıkıyorum. " deriz. Dağlara, kırlara, ovalara veya alışverişe, sinemaya, düğüne yada birileriyle buluşmaya çıkarız. 
    Kimi zaman da evden dışarı çıkmak yetmez,  bu dünyadan gitmeyi bile aklımızdan geçirdiğimiz o depresif anlarımız dahi olmuyor mu!.. Bu dünyadan gitmeyi istemek, gerçekte "ölmeyi istemek" anlamında olmasa da tıpkı evden dışarı çıkmayı, bir hava alıp geri dönmeyi istemek gibi, üzerimize astronot giysilerini giyerek kendimizi uzay boşluğuna atarak, bir uzay havası alıp gezegenimize geri dönmeye benzemiyor. Gerçekte ölmeyi istemiyor olsak da, bazen bu dünyadan da uzaklaşmayı istemek malesef "ölmekle" mümkün olabiliyor. Bu da, eve geri dönüşü olmayan bir durumdur. Daha açıkcası, bu Dünya'da umutsuzluğa düşme şansımız pek yok gibi görülüyor. Evrenin sonsuzluğu buna izin vermiyor. 
    Böylesine elimizi kolumuzu sallayarak rahatça "Bir uzay havası alıp geliyorum." diyemediğimiz ve Dünya'mızın dışına  çıkamadığımız gibi aynı şekilde evimizden de dışarı çıkamadığımızı hayal edelim. Acaba ne olur? Cinnet geçirebilir, evi dağıtırız. Esir olduğumuzu hissebilir, aklımızı oynatabilir, kaçırabilir ve böylece "umudsuz" vakalara düşebiliriz. Umutsuzluk, evrenin pek hoşlanmadığı bir durumdur.
    Peki Evren'in içindeki Dünya'nın tek evimiz olduğunu düşündüğümüzde bu evimizin ekosistemine karşı olan davranışımız da tıpkı buna benzemiyor mu? Doğayı altına üstüne getirmiyor muyuz? Tüm hırçınlığımız, agresifliğimiz, doymak bilmeyen iştahımız sırf kendimizi uzay boşluğuna atıp da bir uzay havası alamayışımızdan geliyor olabilir mi? 
     Tıpki bir dağın tepesine çıkıp da 100 m²lik evlere tepeden aşağı bakar gibi, Dünya'ya da o sonsuz evrenin zirvesinden doğru bakılabilseymiş keşke. Sonra da 510.100.000 km² yüzölçümü olan koca Dünya'nın Evren karşısında aslında "bir artı bir oda" kadar bile olamadığı görülebilseymiş. O tek odalı evin tek odasındaki ekosisteminin nasıl dağıtıldığını, atmosferinin nasıl  kirlettildiğini ve insanoğlunun o tek odayı kendi arasında nasıl payaşamadığının resmi görülebilseymiş keşke!..
    Aslında bir uzay kıyafeti giymeye de gerek yok. Mesela  Hintliler birbirlerine "Namaste!.." diyerek selamlaşırlar. Namastenin anlamı; " Sadece o içindeki seni ve beni değil, tüm Evren'in yaşadığı o içindeki yeri saygıyla selamlıyorum". demektir.
   Umut, her zaman içimizdeki o Evren'dedir !..

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.