Türkiye yeni bir politik sürece yöneldi. MHP'nin üstlendiği barış sürecine Öcalan’ın, PKK'ye silah bırakma çağrısıyla karşılık bulması siyasetin gidişatını değiştirmiş gözüküyor. Çünkü sürecin sahibi her ne kadar Bahçeli görünse de 'güvenlik bürokrasisi' olduğu aşikâr. Erdoğan’ın uzak duruşu, kayyım atamaları, soruşturmalar son olarak Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanması AKP'nin kerhen sürece eklenmiş olduğunu gösterir. Süreç iktidar değişse de sürecek gibi.
Muhalefet Partisi Olarak CHP Doğru Yolda
Suriye'nin iç sorunu Türkiye’nin iç politikasının önüne geçmişti. Oysa Türkiye’nin gündeminde Bahçeli ve Öcalan diyaloğu belirleyici durumdaydı. Hemen hemen her kesim 'Kürt sorunu' çözümünde 'barış' adımlarının ilerlemesi için demokratik adımların zorunluluğu tartışıyordu. CHP, bu konuda iktidara karşı kamuoyu oluşturmak için 'erken seçim' baskısı başlatmıştı. Buna karşı iktidar yargı eliyle belediyelere ve gazetecilere karşı soruşturmaları sıklaştırdı. Sonuç olarak İstanbul'da pek çok Belediye Başkanı görevden alınıp tutuklandı ve yerine kayyım atandı. Bütün bu süreç CHP'ye muhalefetin temsiliyetini sağlamıştır. Artık CHP, bütün muhalefeti temsil eden bir politik güç durumuna gelmiştir. Bu da CHP'nin doğru yolda olduğunu kanıtlar. CHP, demokrasi mücadelesini yükselttiği ölçüde barışı güçlendirmesine neden oluyor.
CHP'nin Ön Seçim Kampanyası Bir Referanduma Dönüştü
Tek bir siyasetçinin aday gösterildiği Cumhurbaşkanlığı aday adayı belirleme seçimi ben dâhil herkes burun kıvırmıştı. Tek kişinin aday olduğu seçimin demokratik içeriği ve politik etkisi tartışılırdı.
Oysa 23 Mart günü CHP, başlattığı kampanyada ne denli doğru bir hamle yaptığı ortaya çıktı. Bir yandan tutuklanan Ekrem İmamoğlu'na sahip çıkıldı, diğer yandan CHP tabanı konsolide edildi ve 1.9 milyon CHP üyesinin dışında 14 milyon yurttaşı harekete geçirip oyunu aldı. Saraçhane başta olmak üzere Türkiye’nin çeşitli yerlerinde İmamoğlu’nun tutuklanmasını protesto eden yürüyüşler başladı, sanırım bu durum epey bir zaman politik gündemi meşgul edecektir.
Hiçbirimizin beklemediği bu katılım en çok Erdoğan ve şürekâsını tedirgin etmiştir. Ciddi bir katılım ve politik sonuçlara gebe bir kampanya oldu. Sandıklar yalnız İmamoğlu'nun alacağı oyu değil Erdoğan'ın politik gücünün nedenli zayıfladığını göz önüne serdi.
Yeni dönemde CHP’ye, 'bindirilmiş kıtalar', Ergenekon kaygıları, darbe çığırtkanlığıyla barış sürecini baltaladığı eleştirisi yapılması ne doğru, ne’de haklılık payı vardır. CHP, yıllardır geç kaldığı ve yapması gereken demokrasi mücadelesini yükseltiyor.
CHP'nin Politik Hamleleri İktidarı Ne Ölçüde Sarsar
CHP'nin politik hamleleri kesinlikle 'barış sürecini' bozamaz ve bozmaya da odaklı değil. Çünkü CHP, barışı değil anti demokratik uygulamaları hayata geçiren iktidarı hedef alıyor. Dolaysıyla bu bir demokrasi mücadelesidir. Erdoğan ve AKP sıkıştıkça daha çok panikliyor. Erdoğan’ın toplumsal meşruluğu gün geçtikçe yıpranıyor. Yıpranan ve gelecek vaat etmeyen bir lider 'devlet' tarafından gözden çıkarılır. Halkın gözden çıkardığı lideri ‘devlette’ gözden çıkarır. Politik tarih buna benzer örneklerle dolu.
Aniden Kürt ve Öcalan dostu olan Devlet Bahçeli bir bakarsınız muhalefetin de dostu olabilir. Ben bunu uzak ihtimal olarak değerlendirmiyorum. CHP yüklenirse iktidar bloku çatlar ve erken seçimin önü açılır.
O zamanda kazanan demokrasi ve barış olur.